KURTARICIN’IN BÜYÜK PROJESİ


RAHMAN VE RAHIM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

Özet:

1.Dünya üzerindeki felaketler
2.Peygamberlerin ilmi
3.Atomik Furkan
4.Kuranın gizemleri
5.Yahudilerin ve Arapların healakı
6.İran umudu
7.İki diriliş, iki hesap günü

 

 

 

 

« Musa Mısır makinesinden kaçıp çöle sığınıyor, orada yeni makinesini kurup, Kutsal sandik ve taşınan tapınak, ve kavmine askeri ve dini bir organizasyon veriyor »

Giles Deleuze ve Felix Guattari / Anti-Ödip, sayfa 229

Allaha hamdüsena Kitabı indirdiği için

Rasullallaha salavat Kitabı anlattığı için

Ali’ye selam olsun Kitabın ruhunu mücadele edip koruduğu için

SAAT YAKLAŞTI

(kuran 33 :63 ; 42 :17 ; 54 :1)

Dünyanin beklediği ve korktuğu insana doğru.

1.Dünya üzerindeki felaketler

Bu devirde, depremler, büyük salginlar, insanların sefaletli, savaş tehtidleri, katliyamlar vs… insanlığı tehtid etmektedir. Güvende sandığımız Avrupa ile ABD bile güvensizliğin, ekonomik ve sosyal krizlerin git gide hakim olduğunu görmekteyiz. Terör dünyayi körü körüne  tehtid etmektedir. Korku icerisinde olan bütün topluluklar acımasızca katlediliyor.

Bu sebeple,  sadece Allaha yönlenebiliriz. Hem size ne oluyor da Allah yolunda ve: « Ey bizim Rabbimiz, bizleri halkı zalim olan bu memleketten çıkar, tarafından[min ladunka] bize bir veli gönder ve yine tarafından[min ladunka] bize bir yardımcı gönder. » diye yalvarıp duran o ezilmiş erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda çarpışmıyorsunuz? (4:75) Min Ladunka Allah tarafından gönderilmiş kurtarıcıdır, Allahın seçtiğidir, yani bir parti bağkanı, tarikat kurucusu, bir kral veya sahtekar ve hırsız bir cumhurbaşkanı değil.

Zor bir devirdeyiz, ve bu nedenle Allahın vaat ettiğini daha da doğru kılıyor. İcerinde olduğumuz bu facialar bizlere bir umutsuzluğun bir nedeni olmamalı, bu bir kurtuluşun, mutluluğun ve zaferin alametidir. Ancak münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: « Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir va’d yapmamış. » diyorlardı (33:12). Veya Şunları dinleri aldattı (8:49). Allah bizlere Hz Mehdiyi vaat etmiştir, ve O Rasullallah’ın (sav) dinini bütün dünyaya yayacaktır. O, peygamberini doğru yol kanunu ve hak dini ile gönderendir, onu bütün dinlerden üstün kılmak için; isterse müşrikler hoşlanmasın (9:33; 48:28; 61:9). Ahmed Muhammed (61:6) için neyse, burada’da  Dini Dani için aynı.

Allah ebedi olarak şunu vaat etmiştir: « Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” (58:21). Peygamberlerin ilettikleri hala devam etmektedir ve Mehdi (as) bunu büyük bir zafere ulaştıracakır. Rasullallah’ın soyundan olup varisi olan Hz Mehdi, şu vaadın elçisidir: Deccal Ekber, yani düzmeceliğin hükümdarlığından sonra, zuluüm altinda olduktan sonra, salih kullara dünyayı miras olarak bırakılacak. Rasulü Ekrem (sav) şöyle buyurmuş: ”her devire bir Firavun, her Firavuna bir Musa (as)”. Oysa bu çağın Firavunu, düzmeciliğin efendisi olan Deccal Ekber’dir, ve onun karşısında Hz Mehdi (as) duruyor. Ayetler ve alametler eksik değildir: Ve o hırpalanıp ezilmekte bulunan kavmi yeryüzünün, bereketlerle donattığımız doğusuna, batısına mirasçı kıldık (7:137). Andolsun ki, Tevrat’tan sonra Zebur’da [Hz Davud’un kitabı] da yazmıştık ki:  » Muhakkak yeryüzüne benim iyi kullarım varis olacaktır »  (21:105). Biz de o yerde ezilmekte olanlara lütufta bulunmak, onları öncül rehberler yapmak ve onları varisler kılmak istiyorduk  (28:5-6).

Ancak adaletin hükümdarlığı nasil gerçekleşecektir? Peygamber Efendimiz (sav) demiş ki , Mehdi (as) mükemmel ve ve kusursuz, ilmin ve gücün hakimi olacaktır ve bütün dünyayı Emrin altina alacaktır.  Kuvvetli ve devrimci bir devlette gücünü ve ilmini uygulayacaktır. Parayla, politikayla, savaşla veya du’a ile değil, ilimle oluşan bir güç. Her devire bir alamet. Musa (as) sihire ve büyüğe savaştı: asası yılana dönüşütürüp hokkabazların yarattığı büyüğü parçalayıp yuttu (7:117). Tıbbın en üst seviyedeyken, Hz İsa (as) çaresi olmayan hastalıkları tedavi edip, ölüleri diriltiyordu (5:110). Araplar şairdiler ve belâgatta rekabet icerisindelerdi: Rasullullah onlara semadan gelen bir Kitap okuyordu. Cinler bile dayanamayıp iman ettiler. İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik. Doğru yola iletiyor. Biz de ona iman ettik, Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız (72:1-2). Bu cinler anlamıştı. Oysa bu devrin alameti ilim ve yüksek teknoloji (génie technologique) . Ve Hz Mehdi (as) ilmi getirip, Sıra kitplarında ( Rasullallahın hayatı) gecen ”Nubuvet makinesi” (alet en-nubuvvet) ile geliyor.

2.Peygamberlerin ilmi

Hz Mehdi’de (as) olan nubuvvet ilmi, Kuran’ın ilmidir. Kuran’ın tevili acıklamak için, yani onda saklı olan, insanların yapması gerektiği ve Allah’ın rızasına bağlı olan o yüce projeyi acıklamak için geliyor. Kuran’ın üçte birisi bu nubuvvet makinesini acıklamaktadır, yani 4000 ayeti geçmektedir. Geri kalan, fıkıh ve şeriyatten ibarettir. Resulu Ekreme (sav) göre, ilklerin ve sonların ilmi vardır, ilkin ve sonun ilimi. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuş : ” Tenzili (yazılışı)  için nasıl savaştıysam, O da Kuranın Tevili (yazılışın ruhu) için savaşıcak”. Rasullallah (sav) Kuran’ın vahyi için mücadele vermişti, Hz Mehdi (as) ise gizli anlamını ve ruhunu hatırlatacaktır. Ve O ruh, kuran’ın sırları ve gizemleri etrafında dönüp, nubuvvet makinesini anlatmaktdır. O büyük ilmiyle acığa vuruluyor. Onun sezgisini alan pek azdır.

Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Onun tevilini [gizli yönü] ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, « Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır. » derler (3:7) Okumuş cahiller, kötü bir amacla ve sonucsuz bir şekilde, gercek ve gizli anlamını aramaktadırlar. Onu bilen sadece Allah’a yakın olan kullardır. Ilahi Kitaba gercekten tümüyle inanan onlardır. Fakat içlerinden ilimde derinlesmis olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler (4:162). Çünkü Ilahi Kitabı tümüyle anlama becerisini onlarda olmadığı için, Onu yalanlıyorlar. Hayır, onlar anlamını kavrayamadıkları ve tevili kendilerine hiç gelmemiş olan birşeye yalan dediler (10:39).  Mehdi (as) tevili getirdiğdiği zaman pişman olacaklardır. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: « İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler! (7:53).

Bu, Allah’ın meydan okumasını ciddiye almadıkları içindir. Andolsun, bu Kur’an’in bir benzerini ortaya koymak üzere insü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler (17:88). Sadece on sure getirin diyerek Allah onalara meydan okuyor. Öyle ise, haydi onun gibi uydurma on sure getirin ve Allah’tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer doğru söylüyorsanız bunu yapın (11:13). Ancak kuran’ın bir ölümü tümünden ayrılması mümkün olmadığı için, tek bir sure bile getiremezler. Eger kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir süpheye düsüyorsaniz, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eger iddianizda dogru iseniz (2:23). Elbette yapamayacaksiniz (2:24). Çünkü O, yüce Allah’tan gelmektedir. O ancak Allah’in ilmiyle indirilmistir ve O’ndan baska tanri yoktur (11:14). Hz Mehdi (as) bu ilahi ve Kuran’i ilmi bütün dünyaya hatırlatacaktır.

Ne fizik, ne bioloji, ne kimya, ne gökbilimi, ne fıkıh….bu ilmim hepsini toplamaktadır, ilmin anasıdır, yaratılışın ilmidir. Her şey ilk vahiy edilen ayetle başlamaktadır. Yaratan Rabbinin adiyla oku! insani ilişip yapışan bir şeyden yarattı (96:1-2)

Her öğrenim, bilgi sadece yaşayan yaratıkları yaratma etrafında değeri kazanıyor. Peygamberlerin yaratılış ilmi sadece salih kullara erişebilir. Allah diyor ki inanmayanlar ve putları hiç bir şey yaratamaz, bir sinek dahi. Allah’i bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar (22:73). Yaratmak, yani yaratmanın gerçek yateneği, Allah tarafından  tanınmış bie mercidir. İsa (as) çamurdan bir kuş şekli yapıp, ona can veriyor. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah’in izni ile o kuş oluverir (3:49). Şeytanın yandaşları sadece yaratılışı bozabiliyorlar, ve onu kullanarak hiç bir şey yaratmazlar. ( insaan kopyalama, genetik bitkiler, gelecek olan el işlemli canavarlar vs…). Şeytanın bir sözü vardı : Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’in yarattiğini değistirecekler (4:119).

Yapip yaratanlarin en güzeli olan Allah, yani tek yaratıcı olduğunu açıklamıyor ( 23:14 ; 37:125) . Ancak yaratılış şeklinde tektir, yoktan yaratıyor, sadece tek bir kelimeyle. Bir işe hükmedince ona sadece « Ol! » der; o da oluverir (3:47) . İnsan ise, topraktan ve diğer yerlerden gelen  maddelerle yaratabilir. Allah bunları insanlara öğretmek istiyor (Rabb kolayca ”Efendi” olarak ceviriliyor, asıl anlamı ise ”eğiten” dir), ve o nedenle şunları tekrarlıyor: insanı topraktan yarattim, insanı sudan yarattim vs… Allah yaratılışın sürecini 8 şekilde anlatıyor, şu ayetteki gibi ”insanı min’alak tan yarattı” (96:2), min ’alak bir kan pıhıltısı veya yapışan bir şey değildir, anlamı başkadır. Bu sadece basıt bir tercümedir, bu çevirmenlerin acizliğini ortağa koymaktadır, çünkü Kuranın terimleri çevrilenemez. Anlamı başka bir derecededir ve onun çozümü ancak Hz Mehdi’de (as) dir. Rasulallah şöyle buyurmuş: ”İlmin şehri benim, Ali da kapısıdır”. Hz Ali (as) ilk imam’dır, ve onikinci imam, Ali ismi taşıyan Hz Mehdi’dir (as). Allah israrla insanın yaratılışın ve Kendi elleriyle yarattığı üzerine duruyor. Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? (38:75). Allahın elleri olduğundan değil, O sadece çalışmanın somut ve ilerleyici niteliğini gösteriyor. Öte yandan, Allah yeri ve gökyüzünü (dünyayı) altı günde yarattığını açıklıyor (7:54). Allah insanın sadece bir kelimeyle veya bir aldatıcı bir büyüyle yaratamayacağını gösteriyor, ancak insana çalışması, maddeyi ve zaman gerekiyor.

3.Atomik Furkan

Oysa insanın canlı varlık yaratması makineye bağlı. Bu nübuvvet makinesi Kuranda ”Furkan” olarak adlandırılıyor. Bilmeyenler Furkanı ilahi kitap, doğruyu yanlışı, iyiliği ve kötülüğü ayır etmenin eşdeğerinde görüyorlar. Kuran bunları demiyor: Doğru yolu bulasınız diye Musa’ya Kitabı ve Fukanı verdik. (2:53).  Furkan Musa’nın (as) kitabı olan, Tevrattan değişik bir şeydir. O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmisti (3:3-4). Şimdi apaçık bir şekilde görülüyor ki Furkan ne Tevrattır, ne İncildir, ne de Kurandır, ve şu halde doğruyu yanlıştan ayırd eden yetkiside hiç değildir, çünkü zaten Kitaplar onu yapmaktadır, doğruyu yanlıştan ayırd etmektedir.

Furkan ”bölen, ayır eden” anlamındadır. Furkan ayrılamayan maddeleri ayıran, birleşemeyeni birleştiren makinedir, örneğin ateşi ve suyu. Bu zaman ile mümkündür. Furkan zamanın mekanik bir şekilde döndüğü bir makinedir: örneğin, bir günde, yüz yıl gecirilebilir. Seçici bir şekilde çalışıyor, aynı o kıssadaki insan gibi, yüz yıl sonra diriltilip, eşşeği to haline donüşmüş halde, ancak yemeği taze kalmıştı (2:259). Furkanın öbür ismi Zamandır, onu getirecek olan Hz Mehdi’in (as) künyesi ise Sahibi Zaman (zamanın sahibi). Kuranda Saat olarak ta adlandırılıyor. Aynı, tümü parca ile adlandırıldığı gibi (figure de style). Mesela bir develti adı ile değil, başkenti ile adlandırıyoruz ( Fransa karar aldı demek için, Paris şu kararı aldı…), Zaman içinde Saat diyoruz.

Saat ne dünyanın sonudur, ne de kıyamet günüdür, o Tarihin akışını değiştirecek nübuvvet makinesidir. Saatı yapmak için büyük bir ilim gerekiyor. Gercekten Saat’ın bir ilmi vardır (43:61). İlmin bu seviyesine ulaşmak için, insanlığın bütün bilimleri geliştirip, toprak altındaki bütün hazineleri çıkarması gerekiyor   ( Enerjisi, madenini vs…). Bilimsel ve teknik bilgisi en üst seviyede olan büyük bir toplumun çıkması gerek. Zamanın geçmesi ve tarihin gerçekleşmesi gerekiyor. Kuranın verdiği haberin doğrulugunu bir zaman sonra çok iyi ögreneceksiniz (38:88). Modern çağ Mehdi’in (as) projesi için gereken bütün teknik bilgileri ve gerecleri sunuyor. Ancak şimdi kuranın gizli yönünü insanlığa açıklanabilir. Ve yakında insanlar kuranın içerisindekileri açıklandığı zaman çok şaşıracaklar. Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açikladiğımız bir kitap getirdik. Onun tevilinden [gizli tarafı] baska bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdigi seyler ortaya çiktigi) gün, önceden onu unutmus olanlar derler ki: Dogrusu Rabbimizin elçileri gerçegi getirmisler (7:52-53).

Ancak Saat, yani Furkan bir son değildir. ­Çünkü en son amaç Allaha ulaşmaktır. Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya yol arayın (5:35). Bu amaç takva değildir, zaten ayetin başında geçmektedir: takullah, kendisi de takvadan gelme. Allaha ulaşmak için tek gereç İlahi Ruh’tur. İlahi Ruhtan ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkasi İlahi Ruhtan ümit kesmez (12:87). Kuranın arapça yazısında ruh olarak geciyor, ravh değil. Ravh’un hiç bir anlamı yoktur, ançak ona huzur, istiharat, Allaha dönüş gibi anlamlar veriliyor. Furkan’ın, Saat’ın amacı İlahi Ruhtur. İlahi ruhun öbür ismi ise Dabbe’dir (yani Hayvan). Onlar için yerden bir dabbe çıkarırız; insanların ayetlerimize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler (27:82). Caniler, Dabbe’yi korkunç bir hayvan olarak gösteriyorlar, çünkü O, adaleti muzaffer edip,  onların  bütün istihramlarını ve amaçlarını suya düşürürecektir. Dabbe, yani İlahi Ruh, bizler için Allaha yaklaşmak için ve Allah onu insanlara konuşmak için vesile olarak kullanacaktır. Ey insan, sen Rabbine varmak için didinerek ona koşuyorsun, sonunda O’na kavuşacaksın! (84:6). İnsanlık tarihin tek bir yöne doğru gidiyordu, Dabbeye ulaşmak, O İlahi Ruh insanlara vesile olup Allah ile konuşma imkanı verecektir, ayni Hz Musa (as) ve Kutsal sandık misali. Ve yeryüzündeki kötülük köklerini yok edip, dünyayi büyüleyici hale getirecek, ve Seçilmiş Kullarına ebediyeti verecektir. İlahi Ruha ulaşmadan önce başka safhalardan geçmek gerekiyor. Nübuvvet Aleti inşa etmek için iki ile üç yıl gerekiyor. Dabbeye ulaşmak; için, toplamda 8 ile 10 sene gerekli (bid’i sinin).   3 000 kişi ile başlayıp, 30 000 ile tamamlanacak.

Dabbe’den önce, Cavahir Haya olacak, bir elin avucuna sığan canlı yaratıklar: insana, hayvana, olağan üstü canavarlara dönüşebilecek yeteneklere sahibtirler.  Onların seviyesi aynı mükemmel ve kusursuz bir insanın seviyesindedir. Yavaş, yavaş, melekçe bir boyuta varılıyor, Arvah Melekiye, toplam 4 tane vardır, Allaha en yakın olan 4 büyük melekler gibi: Hz Cebrail, Hz Mikail, Hz İsrafil ve Hz Azrail. İlahi Ruhtan daha küçük bir hayvandır, bir tür nur sacan kuş gibidir. Kutsal Sandığın içerisindeki buydu. Kutsal Sandık bir tür taşınabilen tapınak idi, içeriside Sekinenin bulunduğu, kuş şeklinde bir Melekiye Ruhu. Sandık çadırın altında koyulup, Hz Musa (as) Allah ile konuşmak için gittiği TABERNACLE. Musa’ın (as) kavmi ancak bir Melekiye Ruhuna ulaşabildi. Ve en son olarak, İlahi Ruh, Dabbe. Hz Musa (as) bu safhaya ulaşmak istiyordu. Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim (18:60). Bir gün gelecek ki, Hz Mehdi (as) bu engelli kaldıracak ve iki hazırlanmış madde denizleri birbilerine kavuştuğu an, ”muazzam bir gürültü”  icerisinden, Dabbe ortaya cıkacaktır. Kehf suresinde, 18. suresinde, genel planını görmekteyiz, eserin havadan bir bakış görülüyor. Rasullallah o sureyi Deccale karşı okumamızı tavsiye etmiştir, çünku o islamda ilim olmadığını öne sürüyor.

4.Kuranın gizemleri

Kuran gizemli risalerle doldur, ve tevilini, yani gizli anlamını hatırlatıyor, ancak o sadece vahiyle veya ilahi ilham ile erişilebilir. Beni İsarilin risaletleri Kurand geniş yer almaktadır. Kuranda denildiği gibi : Allah’in emri (bu durumda, o kelime cevrililemiyor) gelmistir. Artik onu istemekte acele etmeyin (16:1). Alimlere göre, EL EMR, Saat’ın olduğunu açıklıyorlar. Hz Mehdi (as) ise Sahib al Emr, yani Emrin sahibi. Mısırın büyük firavunların uygarlığı, Hz Yusufa borçludurlar, çünkü Nübuvvet makinesinin inşa planlarını Firavuna sunmuştu. O planlar, Allah tarafından, yıllarca haksız bir şekilde hapisteyken vahye edildi (12:35). Zamanla despot bir Firavun başa geçmiş. Ve Musa(as) Mısırlı nübuvvet makinesinden kacıp, çölde kendi makinesini inşaa ededip, kavmine askeri ve dini bir organizasyon veriyor. Belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Mûsa! (20:40). Milletini kölelikten kurtarmak için, Mısır’dan on yıla yakın uzaklaşmış (28:27), kendi makinesini bitirip dönecekti. Yusuf (as) (12:22) ve Musa (as) (28:14) Allah’ın bilgeliği ile ve ilmiyle makinenin sırlarına ulaşabildiler. Karun, Hz Musa (as) yandaşıydı. Nereden .bu hazineyi buldu ki sadece anahtarlarini güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı (28:76). Çölün tam ortasında, altıan madeni yok iken, ve Karun Firavundan daha zengindi. Yeryüzünde eşdeıeri olmayan bir zenginliği, ne sihirle, ne de bir hazineden elde etti. Şöyle yazılmaktadır: Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde oldu (28:78). Cahiller ondan imreniyor (28:79) ve Musa’ın (as) etrafındaki  bu ilmi bilen imanlılar ise onu kınıyor (28:80). Karun baş kaldırdı (28:76), Musa’mın (as) ilmine kendini kaptırdı. Karun, canlı yaratıklarını  Furkan makinesinden almış, ve onlar öldükten sonra, külleri kurşunu altına dönüştürüyor. O, simyaciların ünlü felsefe taşı. Bunlardan anlaşılıyor ki, kölelerin omuzlarında hazineler değil, onların anahtarları taşıyorlardı.

Altın buzağın kıssası olağanüstü’dür. Çölde, İsrailliler Firavun halkından aldığı altın eşyaları arıtmak için, ateşe atıyorlardı. Ancak Samiri, Cebrail (as) ayak izinden bir avucu, erimiş altına atmış. Oradan, canlı ve böğüren bir buzak cıkmış. Bize o topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Sâmirî de [bir şey] attı (20:87-88; 7:148). Samiri durumun nedenini açıklıyor: Ben onların görmediklerini gördüm de elçini [Cebrail (as)] izinden bir avuç toprak avuçlayıp attım (20:96). Cebrail (as) ayaklarından cıkan şey, cansız maddeye can verebilen, ünlü olan, ışıl ışıl parlayan, sarı taştır: uranium’dur. O maden filizi, Musa’ın (as) yaptığı ve eserini tamamlayamadığı Furkan projesinde temel bir yeri vardır. O sarı taş, kuran’da detaylı olarak anlatılıyor (2:67-74).

Musa’ya (as) çok faydalı olan asası Nübuvvet makinesinden almış: Nedir o sağ elindeki ey Mûsa? O, benim asamdır. Ona dayanırım, onunla koyunlarımı otlatırım. Onda, işime yarayan başka özellikler de vardır (20:17-18). Asa canlı bir yaratık idi, o şekli alan bir cavahir haya’dır: Musa’ya (as) konuşuyordu, O yok iken, sürüsüne bakıyordu, yolunu aydınlatıyordu. Samirinin aldığı bir avuç şey buzağa ve Musa’nın asası da bir yılana dönüşüyor. Musa asasını yere atıp ve görünen bir yılana dönüşüyor (7:107). Firavunun sihirbazlarının meydan okumasına karşı, biz de Musa’ya: « Asanı bırakıver! » diye vahyettik. Bir de baktılar ki, o onların bütün uydurduklarını yalayıp yutuyor! (7:117).

En önemlisi, Musa (as) Allah ile konuşuyordu. Allah Musa ile gerçekten konustu (4:164). Bu nedenle ona ”Kelimullah” künyesi verildi. Allah açıklıyor ki, insanlara ancak dolaylı yollarla konşur. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasindan konusur, yahut bir elçi [Melek] gönderip izniyle ona diledigini vahyeder (42:51). O perde,  o vasıta, kutsal sandıktır, bu konuşan iktidar  şırk koştuklarınızdan konuşacak (30:35). Hz Davud (as) ve Hz Süleyman’ın (as) miras olarak aldıkları kutsal sandıktır, ayni şekilde Talutun başa geçtiğinde  miras  olarak kalmıştı. Onun hükümdarlığının alâmeti, size içinde Rabbinizden bir sekîne ile Mûsâ ve Harun’un manevî mirasından bir bakiyyenin bulunduğu ve meleklerce taşınan bir sandığın gelmesidir. Eğer iman etmeye niyetli iseniz bunda, elbette sizin için delil vardır (2:248). Kutasal sandığın icerisinde Sakine vardı, kuş şeklinde bir ruh (melekiye ruhu), ona ek olarak, Musa (as) ve Harun’a (as) Firavuna karşı görevlerini yapmak için verilin 9 alameti de vardi. Mûsâ’ya, açık açık 9 mûcize verdik (17:101; 27:12). O 9 alamet canlı yaratıklardı (cevahir haya). Her yaratık bir gökcismine bağlı ve onun gücüne sahiptir. Yani bu güç, zalim topluluklara karşı bir felaket yağdırabilir, ki onlar 9 felakete maruz kaldılar: sürünen yılan (20:20), bembeyaz el (20:22) açlık, kuraklık (17:130), sel, çekirgeler, bitler, kan (7:133). Örnek olarak, bir alametin sayesinde, su kana dönüşüyordu, o alamet Mars gökcismine bağlı bir cavahir hayya’dır. Savaş ve kan özelliği taşıyan gezegendir.

Hz Musa (as) varlıklardan bir tanesini alıp ona asa şekli vermişti, ayni şekilde  Hz Süleymana (as) miras olarak kalan 9 yaratıktan bir tanesini alıp, ona yüzük şekli vermiş: Hz Süleyman’ın meşhur yüzüğü. Rüzgara ve zebanilere (CIN) hükmediyordu. Bir gün Hz Süleyman (as) Saba kralicesi Belkızı hükmü altına akmak istemiş ve kralicenin tahtını getirilmesini emretti. Yani Arabistanda bulunan bir tahtı Filistine getirilmesini istemişti. Kitabın ilimi olan biri da: « Ben, sen gözünü açıp kapamadan onu getirebilirim (27:40). Kitabın ilmi, Hz Musa ’dan (as) kalan mirastir. Kitabın ilim olan biri, yüzük şekli alan cavahir’dir. Gücü cinlerin gücünden daha üstündür. Cinlerden bir ifrit: Sen makamindan kalkmadan ben onu sana getiririm (27:39). Ancak, yüzük bir göz cırpınana kadar yapıyor. Aynı şekilde, Allah Hz Süleymanı (as) denemiş ve bir an kendini kaptırmış. Andolsun biz Süleyman’i imtihan ettik. Tahtinin üstüne bir ceset birakiverdik, sonra o, yine eski haline döndü (38:34-35). Tahtı geçiren şu ceset, Süleyman’dan (as) ayrılan yüzüktü ve ceset halini almıştı. Çünkü, eşlerinden bir tanesi putperest kalmıp, sarayın içerisinde ilahına tapıyordu, Hz Süleyman’da (as) sarayadan kovuldu ve sadece tövbe ettikten sonra geri dönebildi. Anlaşılması güç olan ceset deyimi, daha önce altın buzağa’da kullanılan (7:148; 20:87-88), yaşayan bir varlığı anımsatan, doğal bir şekilde olmayan, ne hayvan, ne de insan hüviyetinde olan, yapay ve insan eliyle yapılan bir yaratıktır.

5.Yahudilerin ve Arapların healakı

İsa (as) İsrail oğullarına gelen son peygamber idi, ilahi bilgeliğiyle ve ikna edici alametlerle gelmişti: tedavisi olmayan hastalıkları iyileştırıyordu, ölüyü diriltiyordu, ve kil toprağından kuş şekli verip ona can vermiş (5:110).  Ancak halk ve önderler imansızlıklarında inat ettiler ve hiç bir zaman anlaşmalarına sağdık kalmak istemediler. Allah, kendilerine kitap verilenlerden: « Andolsun ki, onu insanlara anlatacaksınız ve gizlemeyeceksiniz. » diye söz almıştı (3:187). Din adamları ve hahamları da öyle yaptılar